Aşırı doz tarih bilgisi ile zehirlendiğim bir cumartesi gecesi, iki saat boyunca Murat Bardakçı tüketmiş ve ardından bilgisayarın başına oturmuştum. Gözlerim, ekranın parlaklığı karşısında küme düşmüş memleket takımı gibi savunmasız ve acı içindeydi. Beynim, henüz yeni öğrendiğim tarih bilgilerini hafızaya atmakla meşgulken ellerim klavyeye gitti. Bir sosyal ağ sitesine girmek için "t" tuşuna basacakken yanlışlıkla "y" tuşuna basmıştım. Tarayıcı geçmişinde "y" harfi için ilk sırada bir yemek sipariş sitesi vardı. Az sonra gece yarısı açık olmasıyla beni şaşırtan bir restorandan sipariş veriyorken bulacaktım kendimi. Benim için gece yeni başlıyor denilebilirdi.
Tam siparişimi verecekken kenarda "bana tıklamalısın" bakışı atan kadının olduğu "online canlı yardım" görseline tıkladım. Karşıma çıkan pencerede "Merhaba ben Ilgın, size nasıl yardımcı olabilirim?" yazıyordu. Ilgın belli ki İzmir'de doğup büyümüş ve gayet modern bir ailenin üniversitede halkla ilişkiler okumuş, kendi ayakları üzerinde durabilen güzel ve yalnız kızıydı. Gecenin bu saatinde Ilgın'ı salak bir ekrana bakarak sohbet etmeye mecbur bırakacak neler olmuş olabilirdi? Ilgın'ın hayatı gerçekten ilginç ve sıra dışı olmalıydı. Bütün bunları düşünürken Ilgın'ın benden bir cevap beklediğini hatırladım. Ne yazacağımı bilemediğim zamanlarda yaptığım gibi "naber?" dedim. Ilgın gece yarısı beklemediği bir soru ile karşılaşmış olacak ki, keybind kullanarak yazdığını tahmin ettiğim uzun bir cümle ile beni sipariş hakkında konuşmaya davet ediyordu. Kafamda Ilgın'ın geceleri aktif olan bir bot ya da aslında bir Bülent olabileceğine dair derin şüpheler vardı. Şüphelerimi gidermek için Ilgın'a "bot musunuz?" yazdım. Bu sorum halkla ilişkiler okumuş, alanında en az iki yıl tecrübeli Ilgın'ı afallatacak ve konuşmamızı siparişim ile ilgili sorunlardan çok karşılıklı bir sohbete dönüştürecekti. Bir iletişim fakültesi öğrencisi olarak Ilgın'a karşı gerçekten hiç de fena sayılmayacak bir performans sergiliyordum. Üstelik bunu yoğun bir tarih yüklemesinin ardından yapabiliyor olmam gerçekten takdir gerektiren bir hareketti. İstanbul'u fetheden askerler gibi var gücümle saldırıyor, Ilgın'ın keybind cümlelerine karşı hücuma geçiyordum. Sonunda Ilgın daha fazla dayanamadı ve İstanbul'un anahtarını teslim etti. Önce Ilgın'ın İzmirli olmadığı gerçeğini öğrendim. Hemen ardından baba tarafından Erzincanlı olduğunu söylemesi ile iyice yıkıldım. Ilgın'ın aslında bir Bülent olabileceğine dair hislerim giderek kuvvetlenmeye başladı. Ilgın ile sipariş dışındaki her konudan konuşmaya başlamıştık. Bütün bunlar anlamsız gibi dursa da bir anlamı olmalıydı diye düşündüm. Aslında her şey bütün çıplaklığı ile ortadaydı. Ilgın ikinci adı Fatma (belki de Bülent'tir, ne yazık ki hiçbir zaman bilemeyeceğim) olan bir operatör olarak geceleri insanlara yardımcı olmaya çalışarak hayatına devam ediyordu. Buradan başka bir şey çıkarmaya çalışmak -üstelik cumartesi geceleri oturup aşırı doz Murat Bardakçı tüketen birisi için- çok ama çok yanlış olurdu.
Artık siparişimi onaylamamın vakti gelmişti. Ilgın'a sepete attığım ürünlerden bahsettim. Kaloriler ve sağlıklı beslenme hakkında küçük bir görüş alışverişi yaptık. Ilgın, yemek satmaya çalışan bir işletme için haddinden fazla Canan Karatay izlemiş biri gibi konuşuyordu. Nihayet sohbeti sonlandırma vakti gelmişti. Bir yardım meleği olarak Ilgın'ın ilgilenmesi gereken başka insanlar vardı. Kapitalizmin nimetlerinden biriside internetten yemek siparişi verirken Ilgın isimli bir kız ile (her ne kadar bazı sıkıntılar olsa da) konuşabiliyor olmanızdı. O gece başka bir gece için tekrar karşılaşmak temennisi ile sohbetimize nokta koymuştuk. Ilgın ile bir daha hiç karşılaşmadım. Sohbeti bitirdikten sonra karşıma çıkan puanlama ekranından "iyiydi" seçeneğini tercih ettim. Sosyopat bir insan kaynakları müdürü geceleri uzun süren konuşmaları okuyor olabilirdi. Kayıt altına alınan konuşmalarımız Ilgın'ın işten kovulmasına neden olursa çok üzülürdüm. Bu yüzden ne çok kötü ne de mükemmel seçeneklerini işaretlemedim. Gece yarısı yapılan uzun bir sohbet için bu seçenekler çok dikkat çekiciydi...