Epeyce ünlü bir televizyon kanalının bahçesine doğru giden yolda, kavurucu sıcağa aldırış etmeden yürümeye devam ettim. Adımlarımı atarken düşündüğüm tek şey staj yeri bulmanın getirdiği mutluluktu. Bir ay boyunca yaklaşık 50 farklı kuruluşa staj için e-posta göndermiş ve sadece birkaç tanesinden cevap alabilmiştim. Tek problem gelen cevapların ("Gmail bir hata ile karşılaştı: staj@adresi.com iletinizi reddetti. Gelen kutusu limiti dolu.") aynı olmasıydı. Bu cevaplar, kurumsal e-posta sunucusu tarafından reddedilişimin gelen kutumda saklı birer kanıtlarıydı. Staj için başvurduğum yerler değil beni, attığım e-postaları dahi kabul etmeyecek kadar "dolu" durumdaydılar. Aynı e-posta şablonunu sadece kurum isimlerini değiştirerek birden fazla yere gönderdiğim de oldu. Hatta isim değiştirmeyi unutup aynı şablonu başka yerlere yolladığım da... Bütün girişimlerimin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından artık okulun ayarlayacağı "dandik" stajların adamı olmaya çok yakındım. Staj görüşmesi için sorumlu hocanın odasına girdim. Kısa bir görüşmenin ardından adımın bir deftere yazılışına şahitlik ettim. Bir hafta sonra tekrar gelmem söylendi ve çaresizliğin getirdiği bir baş hareketiyle bu durumu onayladım.
Tam da sözleştiğimiz gibi bir hafta olmuştu. "Acaba beni nereye itelediler" düşüncesiyle hocanın kapısını tıklattım. İçeriden Fransız aksanıyla gelen "buyrun" yanıtı iyice gerilmeme sebep oldu. Karşımda duran hoca Fransızca eğitim görmüş, Fransız ekolünden gelen biriydi. Bunu Fransız şiveli Türkçesi ile çok net belli ediyordu. Hocaya "ne durumdayız" temalı bir konuşma yaptıktan sonra aldığım yanıt ile yerle bir oldum. Bir hafta önce yaptığımız bütün konuşmalar unutulmuş, adımın yazıldığı defter sayfası kaybolmuştu. Her şeye yeniden başlamak ya da yenilgiyi kabul etmek arasında gidip geliyordum. Hocanın bana "Fransız" bakışları gelen kutusunun bir hayli dolu olduğunun kanıtıydı! Okulun bile bir yerlere "iteleyemediği" biriydim artık. Böylesine bir yenilgiyi en son lise yıllarımda OGame oynarken almıştım. Düşman gezegeninden kalkan filolar ben uyurken bütün gezegenlerimi yerle bir etmiş, ne kadar madenim varsa hepsini silip süpürmüştü. Psikolojik olarak çökmüş durumdaydım. Tek ihtiyacım olan biraz daha fazla deuteriumdu*. İşte böylesine bir çöküşün ardından bir akrabamız sayesinde "torpil ile" kendime staj yeri bulmuştum. Kavurucu sıcağa bu yüzden aldırış etmiyordum çünkü daha önemli meselelerim vardı. Benden istenen belgeleri hazırlamış ve görüşme saatinden bir saat önce söz konusu medya grubunun bahçesine giriş yapmıştım. İnsanların iş görüşmelerine bir saat geç kaldığı bir evrende bir saat erken gelmem ile yine fenaları oynuyordum. Kapıda göçmen olduğundan emin olduğum bir kadın görevlinin gülen yüzü ile karşılaştım. Kim olduğumu, kime geldiğimi, neden geldiğimi izah ettikten sonra bana verilen ziyaretçi kartı ile turnikelerden geçiş yaptım. Sürekli elinde kameralar, mikrofonlar ve dosyalar ile oradan oraya koşuşturan insanlar görüyordum. Birileri "hadi baba hadi" diye binadan çıkış yaparken birileri de "yetiştik ya" diyerek binaya giriş yapıyordu. Günlük hayatımdan alışık olmadığım bir tempoya şahitlik ediyordum. Merdivenlere doğru geldiğimde başka bir görevli beni karşıladı ve "size gideceğiniz yere kadar eşlik edeceğim" dedi. Bu cümleyi Yenimahalle/Ankara'da duymak çok daha anlaşılır gelirken Bağcılar/İstanbul'da duymuş olmanın şaşkınlığı ile merdivenleri çıkmaya başladım. Sonunda gideceğim yere varmıştım ve bana eşlik eden görevli ile ayrılma zamanı gelmişti. Muhasebe departmanında beni bekleyen kişi ile görüştüm ve dosyalarımı teslim ettim. Bana "hangi dizimizde staj yapmak istersin?" diye bir soru yöneltti. Lotodan milyonlar kazanmış fakir şaşkınlığı ile birkaç saniye durdum. Bir hafta öncesine kadar okulun bile itelemediği biriyken şimdi "hangisini istersin?" sorusuna cevap vermek zorundaydım. Görüşme yerine bir saat erken gelmenin ödülünü almıştım. Soruyu cevapladıktan sonra halkla ilişkiler departmanına gönderildim. Bu departman tamamı genç kızlardan oluşan bir bölmeden ibaretti. Bana verilen formları doldurmaya başladım. Staj yapmaya gelen biri için "iş deneyimi" temalı bir form doldurmanın mantığını düşünürken, halkla ilişkiler departmanının geldiği acınası noktaya üzüldüm. Bu güzel kızların bütün hayatı doldurulması amacıyla form uzatmaktan ve doldurulan formları teslim almaktan ibaretti.
Fransız ekolünden gelen hocamı taklit eden bir Türkçe ile "pardon" diyerek bakışları üzerimde topladım. İş deneyimi kısmına yazacak bir şey bulamadığımı ve ilk defa staj yapacağımı belirttim. "Katıldığınız bir etkinlik ya da atölye çalışması da olabilir" cevabına karşılık "ben ne boş insanmışım" hissine kapılarak "katılmadım ki" bakışı attım. Benimle ilgilenen kadın her şeyin okulda öğrendiği gibi olmasını istiyordu. O formdaki boşlukların tamamını doldurmam gerektiğini işte o an anladım. Daha fazla kendimi tutamadım ve "bu yazdıklarım okunacak mı?" diye sordum. Karşı masada duran kadın gülümseyerek; "Bir personel havuzu var. Sizin dosyanızda oraya eklenecek. İhtiyaç duyulması halinde tekrar iletişime geçebilmek için." dedi. Bir stajyer olarak bu kadar ciddiye alınmanın keyfini çıkarıyordum. İş deneyimi kısmına ne yazsam diye düşünürken aklıma Beşiktaş'ı çalıştırdığım 2005-2006 sezonu geldi. "Daha önce Beşiktaş'ı çalıştırdım." diyerek başladım anlatmaya. Aslında her şey harikaydı. Sezona çok iyi başlamıştım. Kısıtlı bir transfer bütçesiyle harikaları yaratıyordum. Son haftalarda sakat oyuncuların artması beni zor duruma sokmuştu. O sezon şampiyon olamadık ama kaleciyi forvette oynatmak gibi sıradışı aksiyonlarıma rağmen ligi ikinci sırada bitirmeyi başardık. Bu anlatıklarımın Football Manager 2005'de gerçekleşmiş olmasının dışında başka bir sıkıntı yoktu. Doldurduğum formları benimle ilgilenen görevliye teslim ettikten sonra "yarın sabah 7'de AKM'nin önünde olun" uyarısı ile kanal binasından ayrıldım. Eve giderken yol boyunca Beşiktaş'ta hocalık yaptığım günleri düşündüm. Şimdilerde ise ileride bana ihtiyacı olmayacağını bildiğim bir kanalda staj yapıyordum. Hiçbir televizyon kanalı daha önce bir takım çalıştırmış ve ikincilik elde etmiş bir teknik adama ihtiyaç duymazdı çünkü... Staja başladığım gün aslında kariyerimi bitirdiğim gün olmuştu. Belki o kanalda çok uzun yıllar çalışabilirdim.
*OGame'de oyun ilerledikçe değeri artan önemli bir maden.
*OGame'de oyun ilerledikçe değeri artan önemli bir maden.