Bazen kendimize bir hedef seçip deli dana gibi peşinden koşuyoruz. Bir süre sonra hedefi yakalayamadan yorulup yeni hüsranlar katıyoruz hayatımıza. Koşarken hiç yorulmayacakmışız ve hedefi yakalayacakmışız gibi geliyor. İlk yüz metreden sonra çoğumuz düşüyor yarıştan. İkinci yüzlükte daha düşük bir tempo ile gayret gösteriyoruz ama olmuyor işte. Hedef yorulup duracak sanıyoruz ama yorulup duran her zaman biz oluyoruz. Aslında o kadar kötü değiliz, sondan birinciliklerimiz var bizim...
Olmuyorsa zorlamayacaksın. Yeni taktikler deneyeceksin. Mesela koşmak yerine yürümeyi denedin mi hiç? Sen ne kadar hızlı gidersen hedefte o kadar hızlı ilerler. O kadar zorlaşır yakalaman. Yavaş yürü, hedefte yavaş ilerlesin. Sen başlangıç çizgisinden yeni çıkmışken bitiş çizgisinin oralar hedefin olmasın. Her zaman birkaç adım sonrasını hedef seç kendine. Yürüyerek daha çok hedef yakalarsın. Biraz uzun sürer ama yorulmazsın.
Misal Bill Gates... Harvard'ı bırakıp Microsoft'u kurduğunda hedefini "her eve bir bilgisayar" olarak belirlemişti. Microsoft'un CEO koltuğundan kalkalı birkaç sene oldu. Kişisel serveti ile dünyanın en zengin adamlarından birisi olarak gösteriliyor. Bugün bazı evlerde 3-4 tane bilgisayar olabilir ama bir tane bile bilgisayarı olmayan bir sürü ev var. Hedefine hala ulaşabilmiş değil. "Hayatta istediğim her şey oldu mu? Hayır. Peki mutlu muyum? Evet." diye özetliyor Bill Gates yaşamını. Mavi ekranlar ile boğuşmaktan hiç vazgeçmedi. Kaç kere sistemi çöktü, her seferinde büyük bir azimle format attı. Üstelik "Belgelerim" klasöründe arşivlediği resimleri, filmleri, müzikleri her seferinde yeniden bir araya getirmek zorunda kaldı. Bir gün bile vazgeçmedi. Disketle başladığı format macerasına DVD ile devam etti. Bugün internetten Windows 8 indirip DVD'siz format atabilecek hale geldi. Microsoft babalar gibi ayakta ama hedefine hala ulaşabilmiş değil. Peki koştu mu? Hayır. Yıllardır yürüyor.
Bütün bunları niye anlatıyorum; vazgeçin artık o dükkanı kiralamaktan. Her mahallede vardır böyle dükkanlar. Önceleri terzidir sonra birden bire temizlikçi olur. Çok değil 6 ay sonra çiğ köfteci yaparlar. Tuhafiye olur, kırtasiye olur... Hiç boş kalmaz orası. Nasıl uğursuz bir yerse artık hiçbir iş tutmaz o dükkanda. Mahallenin safları mıdır bunlar nedir, hala inatla boşa çıktığını görünce kiralamaya kalkarlar. Başka bir şey denerler. Denemeyin artık! Olmuyor birader, o dükkan uğursuz. Kabul edin artık şunu. Azim ve hırs güzel şeyler ama hedef yanlış birader. O mekanın problemi var anla artık. Tamam Bill Gates hiç vazgeçmedi ama adamın işleri tıkırında, her geçen gün biraz daha hedefine yaklaşıyor. Peki ya sen? Her geçen gün biraz daha içeri giriyorsun... Yapma şunu gözünü seveyim. Esnaflık, ticaret demek ki sana göre değil. Ne var yani? Ne olmuş yani? Bırak işte o dükkanı... Aşık mısın nedir, neyin inadı bu kardeşim? Bahis falan mı dönüyor ortada, bizim mi haberimiz yok anlamadım ki. Aptallık ile azim arasında ince bir çizgi var, onu asla geçmemek gerekiyor. Karışık işler bunlar.
***
Güldürdü: Penguen'in Japonya'nın olimpiyatları kazanmasını konu eden kapağı.
İzledim: Goodfellas.
Gideceğim: Filmekimi.
Başlıyor: JCD 6 Ekim'de İstinye Park'ta.
Dinliyorum: Junip - Line of Fire.
Okuyorum: James Clarke - Sinema Akımları.